Rab – Allâh
Şimdi burada önemli bir noktayı fark etmemiz gerekiyor:
“Tenezzelül Melâiketü ver Rûhu fiyha Biizni Rabbihim”
Buyruluyor...
Burada birinci önemli nokta;
“Ruh ve Melâike, Rablerinin izni ile...” diyor.
“Allâh’ın izni ile” demiyor...
Dikkat edin!..
Kurân’da mevcut olan birçok incelikten biri de şudur...
Bazı yerde “Rab” demiştir. Bazı yerde “Allâh” demiştir. Bazı yerde “İlâh” demiştir.
Bunların hepsi, ayrı ayrı mânâlar ifade eder!..
Hiçbir zaman, biz, kullanılan bir kelimenin yerine ötekini kullanamayız.
Çünkü o kelimenin anlamıdır orada önemli olan, öbür kelime orada istenilen anlamı vermez ve dolayısıyla gereken açıklık da oluşmaz!..
“Rab” demişse, “İlâh” veya “Rahmân” olmaz, kullanılmaz!..
“Rab” nedir?[1]..
“Kişinin Rabbi”, bir birimi oluşturan “Esmâ terkibi”=“Allâh isimlerinin mânâ bileşimi”dir... Yani, “kişinin yapısını meydana getiren Allâh’ın güzel isimleri” diye bahsediyoruz ya!.. Allâh’ın Esmâsının, bir terkip, bileşim şeklinde, o kişinin yapısında yer almasıdır.
“Birimin Rabbi”; bakın, dikkat edin!.. “Birim” kelimesini kullanıyorum... Birim deyince bunun içine nebat girer, hayvan girer, insan girer, cin girer, melek girer...
Zaten varlıkta bu ana sınıflandırma söz konusudur. Bunun dışında başka sınıf yok!..
Bir şey ya madendir, ya nebattır, ya hayvandır, ya insandır, ya cindir veya melektir. Bütün birimler, bu sınıflandırmanın birindedir.
Her birimin “Rabbi”, onu meydana getiren “Esmâ terkibidir”...
99 Esmânın sayısız kombinasyonu ile oluşan isimler bileşiminin var kıldığı yapı, “insan”dır. Ancak bu 99 ismin de mânâsını dilediği anda dilediği düzeyde, bir kısmının kaydında kalmaksızın ortaya koyabilen, “İnsan-ı Kâmil”dir.
İnsan-ı Kâmil’in hayatiyeti itibarıyla aldığı isim, “Ruh-u Â’zâm”dır.
İlmi, şuuru itibarıyla aldığı isim, “Akl-ı Evvel”dir. Ki bu vasfa işaret için günümüzde “Kozmik bilinç” tâbiri kullanılmaktadır.
Varlığı, “BENliği” itibarıyla aldığı isim, “Nefs-i Küll”dür.
“O gecede Ruh tenezzül eder...” diyor.
“Tenezzül”ün mânâsını biraz evvel de bir nebze anlatmaya çalıştım.
“Tenezzül”, yukarıdan aşağı inen mekânsal bir olay değildir!..
“Tenezzül”, boyutsal bir geçiştir!..
Boyutsal bir geçiştir, derken neyi anlatmak istiyoruz?..
Madde, moleküler yapı, atom, atomaltı boyut, kuantsal boyut, enerji ve özündeki hiç’lik... Ahadiyet noktası, sınırsız sonsuzluk noktası... Öz’deki ana cevhere ait özelliğin, mânânın bu boyutsal tenezzülle kişinin varlığında açılması anlamında...
[1] Bunun anlamını, “İNSAN ve SIRLARI” kitabında, özel bir bölümde tafsilâtlı bir şekilde anlattık...