Bir yandan “sevgili peygamberim ben seni çok seviyorum” deyip; ardından da insanları, “aman o bilgileri sakın okumayın, araştırmayın, sorgulamayın, sonra kafanız karışır, imanınızdan olursunuz” diyerek Rasûlullâh’ın getirdiklerini fark etmekten, anlamaktan uzaklaştıranlar, büyük çoğunlukla yaptıklarının veya söylediklerinin nereye uzandığının bilincinde bile değillerdir! Ne var ki güdülenler bu yüzden kaybettiklerini asla geri alamayacaklardır! Sistem’de mazerete yer yoktur!
“Lâ ilâhe illâllâh”ın anlamını, “en büyük tanrı bizim tanrı, başka büyük yok!” ilkelliğiyle Müslümanlara enjekte edip, Rasûlullâh’ın tüm düşündürtme işlevini ortadan kaldıran, sonsuza dek en muhteşem bilgi kaynağı olarak kalacak Kurân’ı, gökten gelmiş –pardon inmiş– “fermanname” anlayışıyla örtüp işlevsiz hâle getirenlere daha ne denebilir ki!
Rasûlullâh (aleyhisselâm), “halife”siniz uyarısıyla “salâtı yaşamayı” (namazı ikameyi) öğretirken… Bugün, her tarafta namaz kılan(?) robotların(!) nasıl yatıp kalkacağının programlanması bilgisi yayılıyor!!!
Tevhid anlayışının açıklayıcısı Allâh Rasûlü ve Nebisi İbrahim (aleyhisselâm), “Rabbic’alniy mukıymes Salâti ve min zürriyyetiy” (14.İbrahiym: 40) yani, “Rabbim, salâtı ikameyi (Esmâ hakikatine yönelişin getirisini yaşayanlardan) kıl beni ve zürriyetimden de (ikame edenler yarat)!” diye dua ederken; ve bu olay, bize bir ibret ve tefekkür vesilesi olsun diye Kurân’da vurgulanırken… Biz, yalnızca “robotların namazının” propagandasını yapıp; “salâtın (namazın) nasıl yaşanılacağı” hakkında tek söz etmiyoruz!
“DİN”in direği salât!
Şuurda yaşanılası bir muhteşem olay salât! Yalnızca bedensel hareketler değil!
“Lâ ilâhe illâllâh”ı kavrayamamış beyinler, “Allâh” ismiyle işaret edileni anlayamaz!
“Allâh” ismiyle işaret edileni fark etmemişler, HÛ’nun “EKBER”iyetinin anlamını hiç düşünemez!
“Allâh” ismiyle neye, nasıl işaret edildiğini anlamamış “robotlaştırılmış”ların, “B-ismi Allâh” demesi de mümkün değildir; “Rahmân-ir Rahıym”i fark edebilmesi de!
“Fâtiha’sız namaz olmaz” vurgulamasının, olayın sesli kelime tekrarı olmadığını anlattığını da anlayamaz; düşünmekten-sorgulamaktan, anlamaya çalışmaktan “KAFAN KARIŞIR!” diye perdelenmiş olanlar! Bunun anlamının, “Fâtiha’nın mânâsını idrak edip hissedip yaşamadan, namazın ikame edilmiş olmaz” uyarısı olduğunu hiç düşünmezler!
Yazık!.. Yüz milyonlarca yazık!..
“Güdücü”ler ve “güdülen”ler, Allâh’ın kendilerine bahşetmiş olduğu en muhteşem bilgi “Kurân’ı okumaktan”, en büyük nimet “salâtı (namazı) yaşamaktan” mahrum olarak gidiyorlar bu dünyadan öte yaşam boyutuna!
“Kurân’ı OKUmayı”, Arapça harfleri doğru telaffuz etmek olarak düşünmenin ötesine geçemediklerinden; öylece şartlandıklarından!
“Salât”ı (namazı), tanrıya tapınmak, ya da kibarcasıyla “Allâh’a tâzim” olarak düşünmenin ötesine geçemediklerinden; öylece şartlandıklarından!
“Allâh’a ibadet içindir salât (namaz)”!
“Tanrıya tapınmak için” değildir namaz!
“Allâh’a ibadet”, kulluğunun idrakında olmak demektir!
“KUL”luğunun idrakında olmak demek; tüm varlığının, vücudunun, “ben”liğinin, O’nun Esmâ’sından var olduğunu, bunun ötesinde mutlak bir “hiç”likten ibaret olduğunu bilmek, hissetmek, yaşamak demektir! Esmâ’sına sınır koymamaktır “KUL”luk!.. (Bunun anlamını çok iyi düşünmek gerek; zira “şirki hafî” yani “gizli şirkin” sebebi budur.)
“İhlâs” ve “Fâtiha” sûreleri, mümine bu gerçeği kavratıp yaşatmak için gerekli olan her inceliği açıklayan Kurân’ın, özü mahiyetindeki bilgiyi ihtiva eder.