Evet dostum!..
Deniz bitti!
Artık bitti bilim dünyasında, beş duyunun sana varsandırdığı kısır sığ anlayış! Ve dahi bu çağdışı anlayış üstüne bina edilmiş her düşünce sistemi!
Bir çağ kapandı ve yeni bir çağ başladı bile… Hiç farkında olmasan bile!
Bu çağda, Kur’ân ve Rasûlullâh, altın çağını yaşayacak, deşifre edebilenleriyle!
Bilincini çıkar artık kozasından!
Evrene bak!
Hücrelerine, DNA’larına, moleküler yapına, atomik katmanına-katmana, kuarksal katmana “BASIYR” olarak yönel!.. “SEMİ” ile algıla!.. Seyreyle!
Dünya yaşamında bunu gerçekleştiremezsen, böylece devam edecek boyutsal yolculuğuna ve sonsuza dek “âmâ” olarak kalacaksın!
Bu gerçeklerden sonra düşün bakalım devletinin rejimini, siyaseti, hükümleri, fermanları! Türkiye’de, Çin’de, Brezilya’da, İspanya’da İslâmî kurallara göre yönetilmeyen devletlerde yaşayanların hâlini!..
Namazını ikame edip mi’râcını yapıp, Rasûl’ün hakikatine ulaşabiliyor musun? Rabbini tanıyor musun?..
Hacca serbestçe gidip Kâbe’nin sûretinden Hakikatine yolculuk edip amacına ulaşabiliyor musun?.. Orucunu yaşayıp, bedenselliğinin istekleriyle kayıtlanmaktan arınıp, şuur boyutunda “Samediyet” hakikatine ulaşabiliyor musun? Sen mirasını istediğin gibi dağıttın da sağlığında, elini bağlayan mı oldu! Dilediği kadarıyla zekâtını, sadakanı istediğine verebiliyor musun?
Zekât, karşılıksız verilir! Karşılık beklenmez ve alınmaz! Ben de takdirimde olan bilgilerimin zekâtı kadarını yazarak dağıtıyorum… Kimseden karşılık olarak bir şey beklemeksizin… Ne pâye, ne ünvan, ne etiket, ne de mertebe… “Allâh kulu” olmak yeter bana!
Dünyanızdaki hiçbir ünvan, etiket, mertebe kabulünün benim indîmde değeri yok! Böyle bir beklentinin olmasını bile düşünemem yaşadığım dünyamda…
Çıplak ve tek geldim herkes gibi, çıplak ve tek gideceğim bu dünyadan; bilincine, müşahedelerine, seyirlerine hayran olduklarımın yanına… “Seviyorum onları” demek haddime değil!
Bak dostum…
“Hiç kimse ameliyle cennet boyutuna geçemez”! Duymadın mı bu gerçeğin vurgulanmasını?
“Âhir zamanda ‘Lâ ilâhe illâ Allâh’ gerçeğini dillendiren cennete girer” açıklamasının neye dayandığını hiç düşünmedin mi; düşünemiyor musun?
Tanrı yoksa… Tanrı cehenneme atmayacaksa, Tanrı cennete sokmayacaksa!..
“Herkes elleriyle yaptıklarının sonuçlarını” yaşayacaksa...
“Hesap görücü olarak nefsin yeter” diye uyarılmışsan…
“Cennetlik” veya “cehennemlik” olan anasının rahmindeyken tespit olunur uyarısı varsa…
Bedenselliğinin getirisi bencilliğini yaşayanlar varken yeryüzünde, “halife” meydana gelmişse… “Şuur”lu, yani “kalp” sahibi olarak yaşayan bir tür açığa çıkarılmak istenmişse...
“Mümin müminin aynası” ise… Birinci “Mümin” Esmâ mertebesindeki “Mümin” isminin hakikati, ikinci “Mümin” de “Rasûl’ün hakikati” ise…