Evren içre evrenlerin hakikati olan kuvve (melek), yer aldığı boyuttaki işlevine göre isim alır.
Çoğu zaman, veritabanına veya şartlanmana göre oluşmuş kavramlar dolayısıyla, bir kısım kelimelerin gerçekte ihtiva ettiği anlamlardan perdelenir, yanlış fikirlere saplanırsın; bunun hiç de farkında olmazsın!
“Yağmur damlası iki melekle yeryüzüne iner” diyen Rasûlullâh’ın işaretini anlayamazsın ilmin olmazsa; saçma bulursun. Yağmur damlası denen suyun, Hidrojen ve Oksijen olarak adını koyduğumuz iki kuvveden (melekten) meydana geldiğini bilmiyorsan!
Beyin, kendi derûnundan gelen melekî kuvve(?) ile programlanır (fıtrat)…
İşlevi ve geleceği bellidir!
Yaşamsal devamını sağlamak üzere, daha dördüncü ayda, bizim ruh adını verdiğimiz ışınsal (dalga) bedenini üretmeye ve tüm zihinsel veritabanını oraya yüklemeye başlar.
İnsan beyni, madde olarak algılanan yapıda ulaştığı en mükemmel yapıdır! Yeryüzünde ondan daha mükemmel ve muhteşem bir yapı yoktur!
Esmâ mertebesinin, yaşamakta olduğumuz boyuttaki aynasıdır beyin!
“Esmâ ül Hüsnâ”daki bütün isimlerin işaret ettiği özellikler, kapasitesi kadarıyla beyinde açığa çıkmaktadır.
Beyinle de ruhu oluşturmaktadır Allâh!
“RUH’umdan nefhettim”in anlamı, “Esmâ mertebemizdeki mânâların açığa çıkma özelliğini bahşettik beyne” demektir. Yoksa tanrının ciğerinden gelen hava, dudağından üflenmemiştir insanın toprak bedeninin içine!!! Burada “ruh” kelimesi, “bu işin ruhu” veya “Kurân’ın ruhu” tanımlamalarındaki anlamda kullanılmıştır. Dalga (wave) beden anlamına değil!
“Esmâ mertebesi”nden oluşmuş mutlak RUH’un hakikatinden (alâyı illiyin), yani sembolik anlatımla dairenin en üstünden başlayan katmansal algılama, beyinde esfeli sâfîliyne inmiş; beynin ürettiği ruh (dalga) bedendeki şuurla da tekrar yaratıldığı noktaya “alâyı illiyine” doğru daireyi tamamlamak üzere yolculuğa başlamıştır.
Her insan, bu yolculukta gidebildiği yere kadar gider, yaratılış amacına göre… Tıpkı spermler gibi…
“Dünya düzdür, her şey maddedir, görmediğim şey yoktur. Gökte tanrı vardır, yeryüzüne de peygamberlerle fermanname yollamıştır” diye inanan geçmişte boğulmuş kozalıların bunu anlaması elbette imkânsızdır… Çünkü onlar da o basamaklar olarak yaratılmışlardır!
Fetebarekallâhu ahsenül hâlıkiyn!
Evet, beyin hakkında bir hususa daha dikkatinizi çekip, yazıyı ve de son yazılarımdan oluşan “YENİLEN” isimli bu kitabımı tamamlamak üzere devam edelim.
Bildiğiniz gibi, beynin içinde görüntü veya ses yoktur! Beyin görüntüyü kendisi oluşturur… Sesi de!
Dışarıda gördüğünüzü sandığınız HER ŞEY, gerçekte beynin kendi içinde oluşturduğu şeylerdir. Madde veya mânâ, cin veya melek! Hangi isimle neyi kastederseniz edin, hepsi de beynin kendi oluşturduğu kendine göre olan sûret veya sestir!
Beyin, biyoelektrikle çalışır; biyokimyasal faaliyetlerin oluşturduğu elektriksel sinyal paylaşımı bu faaliyetleri meydana getirir.