Hayal edildiği şekilde bir Mehdi’nin ortaya çıkmayacağını 1985’te yazdım. Yenileyici’nin, tâ o tarihlerde (1400–1410), işlevini yerine getirmeye başlamış olabileceğini yazdım... Yıllardır her sene hacda Mehdi çıkacağını bekleyenler hep boşa çıktılar! Suudî saltanatı sürdüğü sürece de o Zât’ın açığa çıkacağını sanmıyorum! Bu benim kişisel düşüncemdir. Bundan sonra da ömrü olanlar haklılık derecemi bu konuda da göreceklerdir inşâAllâh!
“Yenileyici”, diyelim 1980 ya da 1985’ten beri görevine başlamış, işlevini yerine getiriyorsa, bu kadar zamandır acaba neyle meşgûl? Ne yapıyor?
Yaşadığınız günün gerçeklerini iyi görün!
İslâm yeryüzünde, dar kafalı, şekilci anlayışlı, robot beyinli, ezberlediğini tekrardan öteye gidemeyen din âlimleriyle(!?) değil, işin hakikatini görüp yaşayan gönül ehliyle yayılmıştır!
Devleti değil, gönülleri fethetmeye çalışalım!
Allâh yolunda savaşmak demek, Din hakkında bilgi sahibi olup, insanları Rasûlullâh yolunda uyarmak demektir! İnsanların neye, neden, nasıl iman etmeleri gerektiğini onların anlayabileceği lisanla anlatmak, açıklamak; onları sürü olarak görüp gütmeye kalkışmamak demektir!
Yaşadığımız devir, insanların imanlarının kurtulmasına hizmet etme devridir! Onlara anladıkları dilden anladıkları tarzda hitap etme devridir! Ehlinin anlamakta zorlandığı lisanla yazılmış kitap veya hitaplarla topluma hiçbir mesaj verilemez!
Rasûlullâh, devrinde “kılık-kıyafet Müslümanlığı” yapmamıştır! “Gardıropçuluk” ilkel kafalara mahsus bir haslettir! İlkel insanlar birbirlerinin kıyafetlerine ambargo koymaya kalkarlar! Rasûlullâh, Din gerçekleriyle ilgili olmayan konularda, yaşadığı putperest toplumun örf ve âdetlerine saygı göstermiştir! Bu bize açık örnektir!
Mevcut yönetimlerin yanlış, haksız ve belki de inançsızlıkları doğrultusunda amaçlı uygulamalarını, yerinde bulmamak ve karşı çıkmak ayrı şeydir; onun yerine bir başka yanlışı uygulamak uğruna ömrü heba etmek ayrı şeydir!
Yıllardır, kapkaç olaylarını “gasp” kapsamında değerlendirecek tek bir kanun maddesi çıkartamayıp, toplumu rahatlatamayan kişilerden, daha büyük sorunların çözümünü nasıl beklersiniz?..
Yaşadığınız dünyanın gerçeklerini görün! Kendinizi aldatmayın! Bunun faturası en ağır fatura olacaktır!
Yıllardır, Türkiye’de perde arkasından “solcuları” veya “şeriat isteklilerini” dar kalıplı söylemlerle itekleyen aynı merkezin ve bu süreçte de amaçlarına ulaşanların kimler olduğunu iyi araştırın! O söylemlere kanan devrimcilerin bugün hangi çizgide olduklarına bakın!
Yıllar içinde, çeşitli sebeplerden dolayı, “DİN” anlayışı Türkiye’de yozlaşmış; gizli Kur’ân kurslarında, cemaat evlerinde, yetersiz ve kalıpsal bilgiyle bloke olmuş, kendi doğrusundan başka bir şey bilmeyen beyinler, topluma din adına yön veren noktalara yerleşmiştir!
Ölüp yok olup, kıyamette topraktan biteceğini düşünen din bilginleri(!) yetiştiren bu kurslar ve cemaatler, İslâm’ın önündeki en büyük perdelerdir esasta, devlet değil!
İnsanlar kendi iyilikleri için, acilen, bizzat, yeni baştan DİN’i araştırmak ve sorgulamak zorundadır!
Ömür geçiyor ve hızla tükeniyor! Süre hızla azalıyor! Yalnızca dünya yaşamında kazanabilecekseniz ebedî hayatı, bu sizin son ve tek şansınız!
Türkiye’de sorun, “şeriat devleti” değil, gerçek “İslâm Dini” bilgisinin kasıtlı olarak örtülmesidir!