İlâhî seçim ve takdir sonucu, geleceğin getireceği tüm gerçekleri göreceksiniz ve geleceğin sayısız tehlikelerine karşı insanlığı uyarmak görevini yükleneceksiniz. Ne yazık ki insanlık sizi anlama basîretinden son derece uzak olacak!..
Gerçekleri anlatmaya kalksanız, akıllar-hafsalalar sizi değerlendiremeyecek ve sizi inkâra gidecekler!..
Anlatmaya çalıştınız!.. Akılları reddetmesin, hafsalaları isyan edip mahrum olmasınlar diye meselelere ancak misal yollu, mecaz yollu, benzetme yollu yaklaşıp, geleceğin tehlikelerinden söz edeceksiniz!.. Ve buna rağmen inkâr edileceksiniz!..
Mecnun, deli diyecekler!..
Büyücü diyecekler!..
Cinler zaptetmiş, onlar konuşturuyor diyecekler!..
Siz insanlığın içine gitmekte olduğu ateşi görüp, onların kendilerini, tedbir almayarak ateşe atmalarından büyük üzüntü duyacaksınız; onlar ise sizinle alay edecekler!..
Acaba kim katlanabilir böyle bir olaya...
Ve bırakın o günküleri bir yana...
Acaba bizler, fark edebildik mi gerçekleri 2000 yılının eşiğinde?
İlmin tüm verilerine rağmen!.. Rasûl-ü Ekrem’in 1400 yıl öncesinden bizi uyarmak için elinden geleni yapmasına rağmen!..
Bizim anlayışımıza göre, insanlık 2000 yılının eşiğinde olmasına rağmen, el an, Hz. Muhammed’den önceki, gerçekleri görememe devrini yaşamaktadır.
Din nedir?..
Din niyedir?..
Allâh Rasûlü’nün ortaya koyduğu, uyulması gerekli, ya da zorunlu kuralların sebebi nedir?
Din sadece bir inanç olayı mıdır?..
Dinin bilimsel bir temeli var mıdır?..
İnsanlık niçin dini tatbik mecburiyetindedir?..
Evet, şimdi, İslâm Dini’nin temelinde yatan bir kısım bilimsel gerçekleri; ve “Niçin Din?” sorusunun cevabını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.