“Zerre, Tümün Aynasıdır”
Bu, varlık dediğimiz âlem, her zerresi itibarıyla, orijinali itibarıyla, ilk andaki özelliklerinden kopmuş değildir. İlk andaki özellikleri bu âlemin her zerresinde, aynısı ile mevcuttur! Yalnız bu mevcut olan özelliklere bakan mahal, bu özellikleri göremez!.. Görememesi dolayısıyla da ayrı ayrı varlıklar varmış “vehmi” doğar!
Varlığın aslında ve özünde mevcut olan bütün özellikler, her mahalde aynıyla mevcut olmasına rağmen; bakan mahal, terkibiyeti hükmü, en kaba mânâda beş duyusu dolayısıyla ve kendi eksik özelliklerinden dolayı; yani kısacası kendisinde kuvvede kalmış, fiile çıkartamadığı özellikleri dolayısıyla; baktığı mahalde bunu müşahede edemez!.. Dolayısıyla varlığın tekliğini müşahede edemez!
Kesitsel algılama araçlarına -beş duyuya- bağımlı düşünce sistemi dolayısıyla varlığın tekliğini müşahede edemeyince de, çok varlıklar var sanıp; çok varlığın ötesinde bir tek varlık vardır, diye tahayyül eder!.. Böylece de bir “Tanrı” yaratma yoluna gider!
İşte böylesine çok varlıklar ve çok varlıkların ötesinde de var kabul edilecek tek bir “Tanrı” yanılgısı ortadan kalksın diye, varlığın “TEKLİĞİ” anlatılmıştır!..
Bu tek varlığın, var kabul edilen her zerrede olması sebebiyle, kendinde mevcut olduğunu; bunun neticesinde de, artık tapınmadan çok, “Varlığı tanı!.. Varoluş şeklinin icabı olarak meydana gelecek neticelere göre bilerek adımını at!” esası getirilmiştir.
İşte İslâm Dini’nin Vahdet Dini olması, Tevhid Dini olması bu esasları kapsamıştır...
Sen bu anlayışla varlığa bakarak, her gördüğün fiilin birtakım ilâhî mânâların ortaya çıkmasından başka bir şey olmadığını gör!.. Ancak o mânâların, oradaki terkibin yapısı itibarıyla ortaya çıktığını da idrak et!..
Bunun neticesinde, “Niye böyle oluyor?” demene gerek kalmaz... Ama onun nasıl olması yolunda da gereken tavsiyede bulun!..
İşte bu açıdan meseleye yaklaşabilmen için, İslâm’ın ışığına, dinin ışığına ihtiyacın var. Artık dini anladığın andan itibaren, sende tapınma olmaz, kulluğunu ifa olur!