Amr Bin Abase’nin İslâm’a Girişi
Cahiliyet devrinin en dindarlarından biriydi... Yatar kalkar putlara tapınırdı... Nihayet bir gün baktı ki, putlardan ne fayda geliyor, ne de bir zarar... Baktı olacak olan her şey kendiliğinden belli bir düzen içerisinde gelişiyor; hiçbir şeyi değiştiremiyor... Bunu anladığı andan itibaren putlardan nefret etmeye başladı...
Ve bu kâinatın düzenini kuran Hâlik’i aramaya, O’nun yolunu gösterecek birini bulmaya koyuldu... İşte bu sırada Teyma’lılardan ehli kitaptan bir zâta rastladı... Konuşma sırasında içinde bulunduğu buhrandan bahsetti... Putlara tapınmanın boşluğundan bahsederek:
− Böyle basit şeylere tapınmaktan nefret ediyorum... Gerçek ibadet kime nasıl yapılmalıdır, işte bunu da bir türlü bulamıyorum... Bana bu mevzuda bir şey öğretebilir misin?
Amr (r.a.) gerçekten iyi bir şahsa başvurmuştu... Bu zât kitaplarda gördüklerini ona anlattı.
− Mekke’de bir zât çıkıp, kavmini taptıkları putlardan yüz çevirtecek... Halkı, tek olan Allâh’a ibadete davet edecek... Sen O’nu nerede bulursan hemen tâbi ol... Çünkü O, Allâh katındaki dindir...
Ve o günden itibaren yolları gözlemeye; gelen gidenlerden haber sormaya başladı... Ne gibi gelişmeler var diye...
− Mekke’de yeni haberler var mı? Büyük bir değişiklik var mı? Ve böylece sorar, Allâh sorardı...
Gene bir gün yol üstünde oturmuş, gelip geçenlerden haber soruyordu:
− Selâm yâ ahi! Yolculuk nereden?
− Mekke’den...
− Yaa... Peki, Mekke’de yeni bir şeyler var mı ki?
− Var ya! Adamın birisi çıkmış, halkı putlardan ayırıp, başka bir ilâha ibadete davet ediyor!
Bunu işiten Amr (r.a.) derhâl yerinden fırlayıp bir deveye bindi ve Mekke’nin yoluna koyuldu... Amr (r.a.) Mekke’ye geldiği zaman karanlık basmıştı... Doğruca Haremi Şerif’e geldi... Ve sabaha kadar yattı... Sabahın ilk ışıkları Kâbe’nin karanlığını dağıtırken, birisi geldi ve Kâbe önünde, bu güne kadar hiç görmediği şekilde ibadete koyuldu...
Bir an şaşaladı Amr (r.a.) ... Sonra düşündü ki aradığı zât bu olabilirdi... Bir zaman onun işini bitirmesini bekledi... Sonra hemen yanına yaklaşıp sordu:
− Sen kimsin? Böyle ne yapıyorsun? Bana anlatsana...
Efendimiz AleyhisSelâm kendisine büyük bir alâka ve samimiyetle sual soran kişiye memnuniyetle cevap verdi:
− Ben Rasûlullâh’ım!
− Rasûlullâh ne demek?
− Allâh’ın emirlerini insanlara eriştiren demek...
− Seni Allâh mı vazifelendirdi?
− Evet!
− Neyle vazifelendirdi?..
− İnsanların hiçbir şeyi ortak koşmayarak, sadece Allâh’a ibadet etmelerini duyurmam; putlarını kırmam ve akrabalarla ilgilenmeyi tebliğ etmem için...
Bu işittikleri Amr (r.a.)’ın çok hoşuna gitmişti...
− Sen ne güzel şeyler için vazifelendirilmişsin... Ben sana inandım! Getirdiklerinin hepsine de iman ettim...
Ve böylece Amr (r.a.) da Efendimiz AleyhisSelâm’a biat etti. Bundan sonra da sordu:
− Seninle birlikte bu inanış üzere olan kimler var?
− Bir kadın, bir hür ve bir köle...
− Peki ben yanında kalayım mı, yoksa kabileme mi döneyim?
− Burada kalman güçtür... Herkes bu hakikata karşı şiddetle itiraz ediyor... Sen, şimdilik ailenin yanına dön ve ben münasip bir yere gidip, orada herkesi açıkça İslâm’a davet edene kadar kal. Sonra İslâm’ın açıklandığını duyduğun zaman benim yanıma gel...
Bu buyruk üzerine Amr (r.a.), Efendimiz AleyhisSelâm’a veda edip; devesine binerek kabilesinin yolunu tuttu... Artık bu defa da yollar üzerinde, İslâm’ın umumi davetinin kulağa erişmesini bekliyordu...
Âdeti üzere gene bir gün uzaktan gördüğü bir kervandan haber almak üzere yola çıkmıştı... Uzaktaki kervan gittikçe yaklaşıyordu...
Kervana doğru yürüdü ve baş sürücüye sordu:
− Mekke’den ne haberler var?.. Sürücü cevap verdi:
− Rasûllüğünü iddia eden birisi vardı ya! İşte kabilesi O’nu Mekke’den çıkarttılar... O da İslâm Dini’ni yaymak üzere Medine’ye hicret etti... Başkaca mühim bir hâdise yok!
Zaten Amr (r.a.)’ın da beklediği buydu... Daha ne olacak! Hemen evine koştu, devesine atladı ve koyuldu Medine’nin yoluna... Medine’ye geldiğinde Efendimiz AleyhisSelâm’ın kalmakta olduğu yeri araştırıp buldu ve derhâl huzura çıktı büyük bir sevinç içinde:
− Beni tanıdın mı yâ Rasûlullâh? diye sordu... Efendimiz AleyhisSelâm kendisine biat edenlerden Amr (r.a)’ı tanımakta hiç de güçlük çekmemişti...
− Tanıdım ya! Sen, Mekke’de bana gelen Selemli değil misin? Bana şu sualleri sormamış mıydın?
Ve bundan sonra Amr (r.a.) Medine’ye yerleşti...