Rahmet Kime?
Sizin kafanızdaki “Tanrı” anlayışı tamamen yıkılmadan “Allâh” kavramı size anlatıldığından; siz, bu kavramı alıp, kafanızdaki “Tanrı” anlayışına enjekte ediyorsunuz. Kafanızda “tanrı” anlayışı gitgide büyüyor. Bu ise, çok tehlikeli ve gitgide büyüyen bir düşünü kanserine dönüşüyor!
İşte bu yanlış “tanrı” baba(!) anlayışını yıkmak için, “Sistemde merhamet var mı?” sorusuna cevap bulmak gerek!
Allâh’ın merhametinden, rahmetinden bahseden bunca âyet ve hadis varken, nasıl olur da su kenarına susuzluğunu gidermek için gelen mâsum bir ceylanı, hiç acımadan, bir timsah suyun içinden fırlayarak kafasını koparıyor? Ya da mâsum ve etrafına zararı dokunmayan bir geyiği parçalayarak yutan leoparı düşünün...
İşte bunlar olurken nerede RAHMET?!! Kime, hangisine RAHMET olunuyor?
Sistemde geçerli gerçek, “güçlünün güçsüzü yok etmesi” !
Güçlü güçsüzü yiyor, parçalıyor, yutuyor!
Eğer tüm bunlar oluyor ve hâlen Allâh’ın rahmetinden, merhametinden bahis olunuyorsa, nedir “Allâh’ın rahmeti”?
Bu, bizim anladığımız gibi bir rahmet mi, yoksa başka bir şey mi?
Allâh’ın “RAHM” ismi kendi Esmâlarının dışında nerede kullanılıyor? Göreceksiniz ki kadının cinsel ve doğurganlık organı olan bölge için... Yani kadında doğurganlık olayını oluşturan ve insan türünün çoğalmasını ve bekâsını sağlayan cinsel organına verdiğimiz isim!
Mikro planda kadındaki rahim, makro planda ise Allâh’ın “RAHIYM” ismi zuhuruna karşılık geliyor!
Allâh’ın “Rahm” ismi, “Rahmet” ve “Rahmân” mânâlarının kökenidir! Yani Allâh’a ait Esmâların üreticisidir! Üretim yapıldıktan sonra bu isimlerin topluca bulunduğu ve sâdır olduğu boyuta ”RAHMÂNİYET BOYUTU”diyoruz.
“Rahıym” isminin en geniş ve kapsamlı ortaya çıktığı mahal, cennettir!
Dolayısıyla, “Cennet anaların ayağı altında” derken; mikro planda çoğalmayı-üremeyi sağlayan kadındaki rahmin makro planda karşılığı olan Allâh’ın “Rahıym” isminden cennetteki mânâların ürediği mecazî olarak anlatılmıştır.
“İlâh”lık mefhumu yoktur! Kurân’daki “İlâh” anlatımı, insanları olayın özüne yaklaştırmak içindir!
Kurân’da, “ilâhınız” tâbirinin kullanılmasının anlamı, yani “İLÂH” diye düşündüğünüz kabul ettiğiniz, anlamındadır. Yoksa bu ifade bir “ilâh var da işte o” anlamında değildir... Bu Kurân’ın hitap etmesi özelliğinden ileri gelmektedir; daha başka bazı konularda olduğu gibi...
Bunun gibi “Her şey Hakk’tan”, “O Hakk’tan”, “Bu Hakk’tan” deyiş ve bakış açıları da...
Bu anlatımlar artık gecekondu lisanı gibi kalıyor!
Artık bir sistemin var olduğu ve bu sistemin kendine has olan kurallarının kendi içinde işlediğini görmekteyiz!
“Benim yaşım şu, artık bunları anlamam için geç... Bu konuları anlamam da nasibimde yokmuş, ben ne yapabilirim?” gibi sözler, primitif varlıklara has düşüncelerdir!
Herkesin yaşı, idrakı ve ilmi kadardır!
Benim yaşımla sizin yaşınız arasındaki fark, benim ilmimle sizin ilminiz arasındaki fark kadardır!
Bugüne dek anlattıklarım, zorlama ile bir insanın kafasına sokulmaz! Herkes nasibi kadar olanını alacaktır.
Burada kullanılan “nasib”, “o birimin Esmâ terkibi”ni anlatmaktadır! Esmâ terkibinin oluşturacağı açılımın izin verdiği ölçüde, anlamındadır!
ŞÜKÜR; idrak edilenin fiile dönüştürülmesidir!
Bunun sonucu olarak da artış başlayacaktır!
Siz idrak ettiğinizi amele dönüştürürseniz beyninizde ek kapasiteler oluşacak ve o amel oranında beyin kapasiteniz artacak ve bunun karşılığında artan beyin kapasitesi ile yeni idrakler oluşacaktır!
Hz. Muhammed’in “Şükreden bir kul olmayım mı?” ifadesi, bunun en yalın anlatımıdır.
Hz. İsa’nın yeryüzüne gelip Hz. Muhammed kaynaklı bu ilmi alması, diyeti olarak Deccal’i öldürmesi istenmiştir!