Ne Ekersen Onu Biçersin!
Bugün hoca, Cuma hutbesinde bir âyetten bahsetti.
“Allâh, sizleri değiştirmez, sizler kendi kendinizi değiştirmedikçe!”
Yani, senin kendini değiştirmen, Allâh’ın değiştirmesi denen şeydir.
“Herkes kendi amelinin neticesini yaşar, amelinin karşılığını alır” dediğimiz zaman, bizim kafamız gayrı ihtiyarî der ki:
“Ben bir şey yapacağım, karşıdan bir şey gelecek!”...
Hayır!
“Herkes kendi amelinin, kendi aşikâr ettiğinin neticesini yaşar”dır, bunun mânâsı... Ne yaparsan, o ortaya koyduğunun neticesi senin için oluşur.
Neler yaparsan, beynindeki “o fiili ortaya koyma özelliği” o istikamette daha gelişir ve bu defa o gelişen kapasitenin ürettiği hâli yaşarsın...
İşte şimdi burada önemli bir noktaya atlıyorum...
Sen ne üretirsen, ne dağıtırsan, o ürettiğin ve dağıttın nesnenin cinsinden sana dönüş olur. İşte bu durum, şu sorunun cevabıdır.
Bugün toplumlar içinde, Türkiye’de olsun, başka toplumlarda olsun, pek çok zengin sayısız mal, mülk, para dağıtıyor... Fakat bu zenginlerin hiçbirinde ilim, irfan, velâyet mertebeleri meydana gelmiyor. Allâh yolunda milyarlar harcıyor ama, karşılığında maneviyat gelmiyor.
Gelmez! Çünkü, para veriyor, erzak veriyor, yiyecek-giyecek veriyor. Onun da verdiğinin karşılığı aynı boyuttan geliyor. Serveti artıyor, parası artıyor, malı artıyor. Verdiği şeyin cinsinden, türünden karşılığını alıyor...
Öbür taraftan âlim, ilim dağıtıyor. Onun da ilmi artıyor.
Evliya, velâyet kemâlâtından olan, yakîn ilmini anlatıyor. Onun da yakîni artıyor.
Ne verir, ne dağıtırsan, sana gelen de, o dağıttığının türünden, cinsindendir...
Onun için eskiler demişler ki, “Hiçbir şey yapamıyorsan, Ku’rân al yakınlarına, etrafa hediye et, dağıt, paylaş!”
Câmilere Kur’ân hediye etmenin, dağıtmanın, bağışlamanın anlamı da budur.
İlim kitabı dağıtırsan, sana ilim gelir. Yiyecek dağıtırsan, yiyecek gelir. Yani, senden ne çıkarsa, beyninde hangi istikamette bir açılım oluyorsa, o istikamette beyninde kapasite gelişir ve üretir.
Öyleyse, üretmek ve dağıtmak insanın esas amacı olmalıdır.
Kurân’da devamlı tekrarlanan “Salâtı ikame et”deki murat, salâtın mirâc’a dönüşmesidir. Namazın Mi’râc’a dönüştüğü zaman sen, maneviyatta sayısız hâllerle bezenirsin, yaşarsın, hissedersin...
Maneviyatta aldığın bu hâlin akabinde... “Zekâtını ver!” kısmı gelir.
Yani, “Mânen yaşadığının güzelliklerini çevrendekilerle paylaş! Onlara bunu anlat! Onlar da bunu yaşasınlar. Yaşayamayanlar, bundan hisse alsınlar”dır, buradaki “salâtı ikame et”den sonraki “zekâtı ver”in mânâsı...
Demek ki, ne üretir, ne dağıtırsan, dağıttığının karşılığını alırsın. Para ve erzak dağıtırsan, para ve erzakın 10 mislinden 700 misline kadar artar. İlim dağıtırsan ilmin artar. İrfan dağıtırsan, irfan artar.
Pirinç, fasulye, nohut dağıtıp maneviyat ilmi alacağını düşünme! Zira, böyle bir sistem yok!
Sistem, ürettiğinin ve dağıttığının türünden alman üzerine kurulmuştur.
Şimdi, anlattıklarımı bir kenara koyun ve çevrenize bir bakın!
Kim ne dağıtıyor? Ne alıyor? Yüz milyonlar dağıtan hangi zengin, ilim ve maneviyat sahibi oluyor? Var mı hiç böylesi?
Ama, ilim anlatanların ilmi devamlı artıyor!
Ne dağıtırsan, sende de o artar!
İşte beynin çalışma sistemi budur. Beynini ne yönde çalıştırırsan, o yönde kapasite artar.
Günde on beş dakika yüzersen, yüzme kapasiten artar.
Günde yarım saat yürürsen, yürüme kapasiten artar.
Günde bir saat futbol oynarsan, futbol kapasiten artar.
Beynini devamlı hangi yönde çalıştırırsan, o yönde kapasiten artar.
Zikre başladığın zaman, zikir başta sana çok ağır gelir. Yarım saatte kafam çatladı dersin. Ama, aradan aylar geçince, başlangıçtakinin on misli daha zikir yapabilirsin. Çünkü kapasiten artmıştır.
Başlangıçta, kitaptan bir sayfa okursun, “Kafam durdu, almıyor” dersin. Ama, okudukça, bir sene sonra baştan sona kitabı bir okuyuşta bitirirsin, hiç bana mısın demezsin. Zira, kapasite ziyadesiyle gelişmiştir.
Önemli olan, senin beynini hangi istikamette geliştirdiğindir...
Eğer kız-karı peşinde koşuyorsan beynin bu alanda gelişecek ve bunun dahasını isteyeceksin...
Manevî ilimler, maneviyat istiyorsan, elde ettiğini olabildiğince çok kişi ile paylaşacaksın, anlatacaksın, konuşacaksın, dağıtacaksın!
Hiçbir şey yapamıyorsan, imkânların dahilinde birkaç ilim kitabı al ve dağıt! Zira, ilim kitabı dağıtınca, sana ilim gelecektir.
Ne dağıtırsan onun karşılığını alırsın. Allâh’ın sistemi bu!
Bugünlük de bu kadar olsun. Cumanız mübarek olsun!
Allâh, hepimizin muîni olsun!
Antalya, 1 Kasım 1996