Şu, ortaya koyduğumuz, değişik kaynaklara ait bu kadar belgeye rağmen, artık, herhâlde bu lafı kimse söyleyemez!
İmam Gazâli’nin ifadesi de aynen şöyle:
“Fukaha” ile diğer âlimler aşağıdaki isimlerin de, “Esmâ ül Hüsnâ”dan olduğunda ve bunların şanı yüce Allâh hakkında kullanılabileceğinde ittifak etmişlerdir.
El Müriyd – El Mütekellim – El Mevcud – Eş Şey – El Ezel vs...
Demek ki, Allâh’ın “Müriyd” ismide varmış!
Nasıl olmaz?
Eğer, Esmâ ül Hüsnâ’dan bir isim olsa reddettikleri, belki anlarım...
Allâh’ın yedi subûti sıfatından bahsediyorlar...
Hayat, İlim, İrade diyorlar. Ondan sonra, irade sıfatının adı yok!
İrade sıfatı var ama, irade sıfatının ismi yok!!?
Bunu mantık kabul eder mi?
Gelelim sizin Cuma’dan önce sorduğunuz suale...
Sorduğunuz bu sualin cevabı büyük lokma!
Aranızdan bazıları bu büyük lokmayı yutamayacak ama, sordunuz cevaplayalım! Anlayan anlar, anlamayan bir yere koyar, zamanı gelince anlar!
Soru şu idi:
Allâh’ın; Zâtı nedir; Sıfatı nedir; Esmâsı nedir?
“Zât” kelimesi ile ne kastediliyor? “Sıfat” kelimesi ile ne kastediliyor? “Esmâ” kelimesi ile ne kastediliyor? Ne anlatılmak isteniyor? Önce bunu iyi anlamak lazım!
Bunu anlatmak için de, size şu misali vererek açıklamaya gayret edeyim...
Bir kişi “ben” der... “Ben” dediğin zaman sorarım! Nedir bu “ben” kelimesi ile işaret ettiğin şey? “Ben” kelimesini, sen bana izah etmek istediğin zaman, belli vasıflarından, özelliklerinden söz edersin ancak!
“Ben, canlı bir varlığım. Benim bir aklım var. Şuurum var. Belli bir dileme gücüm var. Belli birtakım şeyleri yaparım” dersin.
Bu tarif, gerçekte “ben” kelimesinin karşılığı, açıklaması değildir! “BEN”in, “ben” kelimesi ile işaret edilen varlığın, sahip olduğu özellikleri anlatma sadedinde yapılan bir açıklamadır.
Bana, “Hulûsi” adını vermişler.
“Kimdir Hulûsi” dediklerinde. “Benim” derim. “Peki, sen kimsin” diye bana sordukları zamanda “BEN” kelimesi ile işaret olunan orijin varlığı, ben anlatamam!
Yani, “Zât”ımı anlatamam... O, orijin varlığa “Zât” adı verilir tasavvufta!
“Zât”ımın sahip olduğu özellikleri yani sıfatları anlatmam mümkündür! Yani, vasıflarımı anlatırım. Bir diğer ifade ile sıfatlarımı, anlatırım!
Mesela; “Hayat” sıfatına sahibim ben... Hayatım olduğu için varım. Varlığım, hayatta olmamı açıklar! Demek ki, benim bir vasfım; Hayatta olmam!
Yani, “Hayy” isminin mânâsı bende mevcut olduğu için; hayatta olan, canlı bir varlığım! “Ben”im, bir vasfım bu!
Sonra, aklım var, şuurum var!
Şuur, belli bir ilmin ifadesidir. Az veya çok, bir ilmin ifadesidir. Demek ki, “ben”im bir ilmim var. Bir vasfım da, ilim!
Yani, “Aliym” isminin mânâsına da sahibim. Böyle bir mânâ da bende mevcut. “BEN”de! mevcut!
Sonra... Bu ilmimi, bildiklerimi “açığa çıkarma, ortaya koyma” özelliğine sahibim. İster düşüncede, düşünce planında açığa çıkarayım! İster eylem planında! Bunu açığa çıkarma özelliğine sahibim. Yani, dilerim, isterim, irade ederim. Demek ki, irade sıfatı da “ben”de mevcut!
“Müriyd” isminin işaret ettiği, “irade etme, dileme, arzu etme” özelliğim de var! Bu da, benim bir vasfım!
Bundan sonra açığa çıkarttıklarımı, bir kuvvet bir kudretle meydana getiriyorum. Demek ki, kuvvet ve kudretim de var! Bu, açığa çıkarmayı irade ettiklerimi, çıkartabiliyorum. Çıkması kudretle meydana geliyor.
Yani, “Kaadir” isminin mânâsı da, benim varlığımda mevcut.
Sonra! Açığa çıkarttıklarımı algılayabiliyorum. “Semi”nin mânâsı, algılamaktır.
Ve, “Basıyr”... Algıladıklarımı değerlendiriyorum. Yani, “ben”de “Basıyr” sıfatı da var!
Bütün bunlar, benim ana vasıflarım...
Ama, dikkat edin! Gene de ana vasıflar dediğim, bu özellikler, vasıflar bendeki, “BEN”deki özelliklerin bir kısmı...
Bunun yanında acaba daha başka ne vasıflarım var? Bunları açığa çıkartmadığım için belli değil!