Nazar Etme
−Yâ Gavs!.. Bana nazar etmek istiyorsan bir mahalde, gayrımdan fariğ kalbi ihtiyâr et!
Burada bir mahale nazardan söz ediliyor...
Madde âlemi için, algılanan sâbit bir mekân anlamında kullanılan “mahal” kelimesi; Melekût âleminde, bir isim bileşiminin zuhuru anlamına gelir...
Kesret âlemi içinde bir birim Hakk’a nazar etmek istiyorsa, bu, Hakk’ı bir sûrette görmek şartıyla olur... Ancak hemen hatırlatmak gerek ki, görülen sûretteki mânâ Hakk’ın Esmâ’sındandır!.. Ve o mânâ idrak edilmek suretiyle “Vechullâh” görülmüş olur ki, bu da kalp gözüyle denilen bir biçimde gerçekleşir.
Yoksa zâhir gözün gördüğü maddi sûret ile Hakk’ı görüyorum sanmak çok büyük cahillik ve gaflettir!
Bunun ötesinde her bir mahal; o mahalli oluşturan sûreti meydana getiren “mânâ sûretinin” yani Esmâ-i ilâhî’nin varlığıdır... Bu Esmâ baş gözüyle değil, gönül gözüyle yani basîretle görülür ve seyredilir...
Ama, akıl şayet baş gözüne tâbi olur, şartlanmaları istikametinde gördüklerini değerlendirir ise, asla “Hak” görülemez...
İşte bu yüzden de “gayrımdan fariğ kalbi ihtiyâr et” yani “BEN’den gayrının var olduğunu düşünmeyi, zannetmeyi terk et” denilmektedir.
Mahalden, yani Esmâ yollu nazar etmekten de geçip, “bana” yani “Eniyetime” nazar etmek istiyorsan, o takdirde Esmâ perdesinden de kurtar kendini ve tümüyle arınmış, yok olmuş bir hâlde Zât’ıma yönel; ki böylece bana nazar etmiş olasın, denilmektedir...