“Fakîr”de Dileyen, O’dur!
Ve dedi ki bana:
−Yâ Gavs-ı Â’zâm... Benim indîmde fakîr, hiçbir şeyi olmayan değildir! Belki fakîrler onlardır ki, emirleri her şeyde geçer! Bir şeye “OL” derler ise, o şey olur!
Halkın genelde anladığı mânâda fakir; malı, mülkü, parası pulu, evi barkı, eşyası olmayan kişidir.
Oysa yukarıdaki açıklamada, “fakîr” kelimesiyle kastedilen gerçek mânânın bu olmadığı vurgulanmaktadır.
“FAKR” hâliyle hâllenmiş kişi anlamında “fakîr” kelimesinin kullanılması gerekliliğine işaret eden bu açıklama, aynı zamanda “FAKR” hâlini yaşamakta olanın çok önemli bir vasfına işaret çekmektedir:
“Emirleri her şeyde geçer. Bir şeye ‘Ol’ derlerse, o şey olur!”
Bu husus, gerçekten son derece önemli ve bir o kadar da iyi anlaşılması gerekli bir husustur.
“BİR ŞEYİ İRADE ETTİĞİNDE, O’NUN HÜKMÜ, ONA ‘KÜN = OL!’DAN (olmasını istemesinden) İBARETTİR!.. (O şey kolaylıkla) OLUR.” (36.Yâsiyn: 82)
Dileme ve “OL” hükmünü verme, burada “fakîr”e izafe edilmektedir.
Diğer bir ifade şekliyle, “fakîr”in dilemesi ve “OL” hükmünü vermesi, Hak tarafından kendi nefsine bağlanmaktadır.
Gerçek şudur ki;
Dileyen ve “OL” hükmü ile istediği şeyi olduran TEK’tir!
Öz’den bakan için, dileyen ve hükmü yerine gelen Allâh’tır!
Kesretten vehim hükmü altında bakan için ise, dileyen ve “OL” hükmü veren gene Allâh’tır; ancak bu durum izafeten ve ikramen kuldan izhar olmaktadır.
“Bir kul yararlı çalışmalar ile bana yakîn elde eder. Artık ben o kulumun görür gözü, işitir kulağı, söyleyen dili, tutan eli yürüyen ayağı olurum.”
Şeklindeki hadîs-î kudsî çok meşhurdur. Burada anlatılmak istenen mânânın bir açyoklukıklaması gibidir, Gavs-ı Â’zâm Abdülkâdir Geylânî’nin bu beyanı.
Bir kul, yararlı çalışmalar ile kendi varlığının var olmayışını idrak ederek, Allâh yanında vehmî benliğinin “yok”luğunu yaşadığı zaman, artık ondan ikram yollu Hakkanî sıfatlar zâhir olmaya başlar.
Hakkanî sıfatla görür, Hakkanî sıfatla işitir ve Hakkanî sıfatla söyler. “Ol” der ve o şey de olur! Elbette, Hakk’ın emri nasıl olur da yerine gelmez?
Demek ki, “fakîr”den zâhir olan Hakk’tır ve elbette ki onun emri de yerine gelen bir emirdir.