Mâsumun Tövbesi
− Hangi tövbe indînde faziletlidir?
− Mâsumların tövbesi…
Bu hususu en iyi açıklığa kavuşturan, Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın hadîs-î şerîfidir;
“Günde yetmiş defa veya yüz defa istiğfar ederim!”
Geçmiş - gelecek günahlarının bağışlanmış olduğu Feth Sûresi’nin başında kesinlikle vurgulanan Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın tövbesi niyeydi ki?
Tövbe genel anlamıyla, yapılan bir yanlışın fark edilerek, bundan dolayı pişmanlık duyulmasıdır.
“Nedâmet, tövbedir!” hadîs-î şerîfi de açıklar.
Avamın tövbesi; yapılan bir hataya pişman olup, onu bir daha tekrar etmemeye karar vermektir!
Burada dikkat edilmesi zorunlu olan husus şudur;
Kişi, fiili vehmî benliğine bağlıyor ve “ben bu yanlışı yaptım, bundan da pişmanım” diyor...
Havâssın tövbesinin sebebi ise daha başkadır.
Havâss, vehmî benliğinin oluşturduğu perde ile hakikatten perdelendiği, “Vechullâh”ı görmekten mahrum kaldığı için, yanlış yorumlara düşüyor ve birimlerde “iradei cüz” görmekten dolayı tövbe ediyor!
Havâss, âdeta diyor ki;
“Allâh’ım! Vehmim galebe çalıp, beni perdeledi ve senin fâili hakiki olduğunu müşahede edemeyerek, birimde ilim-irade-kudret-kuvvet var zannına kapıldım ve bundan dolayı da “şirki hafî”ye yani “gizli şirk”e düştüm; ama şimdi perdem inceldi ve seni fâili mutlak olarak yeniden müşahede ettim... Bir önceki hâlime tövbe ediyorum” şeklinde konuşur. Bu, bir diğer ifade ile “tövbenin tövbesi” diye de tanımlanabilir.
Hâssül havâssın tövbesi ise, “şirk görmeye” olur! Bu tövbe bir kere yapılır ve ikincisi dahi olmaz!
“Şirk görmeye tövbe” ne demektir?
Varlıkta Allâh’tan gayrı bir vücud sahibi olmadığını gören kişi, şehâdet eden, Ayn-el yakîn bilmektedir; şirk koşması söz konusu olacak bir varlık mevcut değildir! Oysa daha önce böyle birtakım varlıkları varsanıyordu... İşte bu varsanışına tövbe ederek Allâh’a rücu etmiş olur!
Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın vârisleri ise, Esmâ ile meşgûl olmak yüzünden Zât’tan perdelenmekten dolayı hüzün duyarlar ki, bu hüzün daha önce de bahsettiğimiz gibi, Rasûlullâh’ın günde yetmiş ya da yüz defa istiğfar etmesi gibidir.
Yani, Müferridûn’un, Aktab’ın istiğfarı; seyirleri gereği Esmâ müşahedesindendir... Yoksa, herhangi birimiz gibi, yaptığı bir yanlış fiilden dolayı değil! Bunu çok iyi anlamak gerektir!
Nitekim, yukarıda konu edilen “mâsumların tövbesi” beyanı da bu zevâtın tövbesine işaret eder.