“Allâh için bir iş yapmak” demek; kendi ÖZ’ündeki HAKİKATİNİ hissetmek; “O’na giden yolda yürümek” demek; kendi ÖZ’ündeki gerçek kuvvene ulaşmak demektir!
“Allâh için yapıyorum ben bu işi” demek; “Ben, beşerî değerlerim ve dışa dönük varlığım için değil; Öz’ümün, hakikatimin gereğini hissedip yaşayabilme amacı ile bu işi yapıyorum” demektir!
Sana birisi “Allâh için bunu yap” dediği zaman bunun mânâsı; beşerî, dünyevî, maddi çıkar amacıyla yapma!.. Cehennemden kurtulmak, cennete girme amacı ile böyle bir şey yapma!.. Çünkü bunların hepsi senin birimselliğine, bedenselliğine hitap eder... Sen ÖZ’ündeki hakikatinin gereğini hissetmek için; ÖZ’ündeki güzellikleri yaşayabilmek amacıyla bunu yap; demektir!
“Allâh için yap” demek; olayı, dışa dönük bir biçimde değil; özündekinin gereği olarak, özüne dönük bir biçimde değerlendir, demektir! “İçe dönük bir biçimde” sözüyle; dıştan içe doğru değil, içten dışa doğru bakışı elde etmekten bahsediyorum... Bu işte marifet!.. Aksi takdirde, “Allâh için yapıyoruz” dediğimiz zaman; hayalimizde, bir anda yukarıdaki, dıştaki bir varlık, bir tanrı meydana gelir yani o dıştaki, yukarıdaki, ötedeki; veya bizim bir başka ifademizle “ötendeki”!
“Ötedeki” ile “ötendeki” arasındaki fark şu...
“Ötede” dediğin zaman, uzaklarda bir yerdeki...
“Ötendeki” dediğin anda senin “ben” kelimesi ile kastettiğin varlığın dışında demektir!
“Ayrıyım”ın ifadesi, “ötendeki”dir!
Fiziksel veya şuursal “öten” olmuş, fark etmez... Sonuçta “öten”!
“Ötende” bir tanrın olduğu sürece de, senin ona, “Allâh” ismini vermen, sadece bu isimle etiketlemendir!
İnsanların çoğu, değil tasavvufa girmiş olanların, tarikattayım diyenlerin yüzde doksan dokuzu; “ötesindeki” tanrısına “Allâh” ismi etiketini yapıştırıyor!
“Ötende” olduğu sürece mükemmel bir müşriksin! Bir “sen” varsın, bir de “O” var!.. Kendi varlığını, benliğini O’na şirk koşuyorsun.