Her insanda o vehim, vesvese var. Onun için de Kurân’da;
“Kul eûzu min şerril vesvasıl hannas” deniyor.
“Sineye, şuura vesvese ilka eden Hannas’ın şerrinden sana sığınırım” deniyor.
Şunu bilin ki, her gün şu anda fark edemeyeceğiniz kadar çok değerlidir!.. Yaşadığınız günün değerini şu anda fark edemiyorsunuz.
Bugünleri çok arayacaksınız; ve eğer bugünleri çok iyi bir şekilde değerlendirememişseniz, yarın çok büyük pişmanlık yaşayacaksınız. Bugünler, yarınlara göre cennet!
Dünya’daki mi, âhiretteki mi?
Dünya’dan bahsediyorum...
Bir tespihin kopması hâlinde, tanelerinin birbiri ardına düşüşü gibi cereyan edecek ve gelişecek olaylardan önce bugünlerinizin değerini çok iyi bilin!
Günlük yaşamayın, yarını da düşünerek bir yerlerinize bir şeyler koyun! Maddi ve manevî olarak!
Başın ağrıdığı zaman da bir kitap okuyabilir misin, zikir yapabilir misin?
Şimdi, şu anda rahatsın, ibadet şansın var; ama, yarın seni dışarıdan rahatsız edecek birtakım olaylar yaşanmaya başladı mı, ne bu ibadeti yapacak kafa kalır, ne de okuyup ilim öğrenecek kafa!
Keşke dünde olsaydım; dersin.
Onun için bugünleri çok iyi değerlendirin.
İyi duyunuz! Bu, veda konuşması!
Gelmiş gidiyor; şen ola Antalya şehri...
Sürekli olarak yaşamda devamlı yeni bir şeyler başlar, bir şeyler biter.
Bundan on sene evvel İstanbul’da idik! O güne kadarki tüm hayatımız İstanbul’da geçti.
On sene evvel geldik Antalya’ya! Antalya’da ne yapacağım diye düşünüyordum.
Pek kimseye faydalı olduğumu sanmıyorum istediğim ölçülerde; ama işte Antalya’da 15 civarında kitap hazırlamak nasip oldu. Biraz kaset doldurduk. Giderayak beş kitabı kasete okuduk. Beş kitabın kaseti çıkıyor. Konuşan kitaplar olacak.
“Hz. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” kitabı üç kaset oldu.
“AKIL VE İMAN” kitabı dört kaset oldu.
“Hz. MUHAMMED NEYİ OKUDU?” kitabı dört kaset oldu.
“TECELLİYÂT” kitabı iki kaset oldu.
“İSLÂM’IN TEMEL ESASLARI” kitabı ise iki kaset oldu...
Böylece bir kısım kitapların da, kasetleri oldu. İsteyen arabasında dinleyebilecek kitapları, isteyen mutfağında! Aslında, daha vâdemiz olsaydı hepsini düşünüyorduk.
Ecelin insana ne zaman geleceği hiç belli olmuyor. Ecel geldi, vâde doldu, gidiyoruz.
Nedir yahu? diyor içeriden birileri. Nasıl ecel? Ecel dediğin zaman bir adam ölür, dört kolluya biner gider..?
Ben de, dört kolluya binip gidiyorum!!! Önde iki tane uzun kolu var, arkada iki tane kısa kolu var beni götüren dört kollunun... Üstelik kimsenin omzuna yük de olmuyor; kendi gidiyor!!!
Antalya Hava Alanından kalkıyor bizim dört kollu!
Evet! Ecel denen şey insanın bedenini bırakması değildir. Bir düzenin, bir çalışma biçiminin, bir yaşam biçiminin son bulması anlamında kullanılır “ecel”!
İstanbul’da ecelimiz geldi, Antalya’ya geldik!
İyi kötü on seneye yakın burada yaşadık. Şimdi burada ecelimiz geldi; buradaki ecel şerbetini tadıp, dört kolluya binip gidiyoruz âhirete yani yarınımıza... Antalya’nın âhireti de bizim için Londra oluyor şimdi.
Londra’dan nereye geçilir; gerisi Amerika mı olur, yoksa başka bir yere mi olur bilmiyorum...
İşte, eceli gelen bir adam şöyle bir dönüp bakarmış. Geçmişi yaşarmış. Biz de geçmişe dönüp şöyle bir baktığımız zaman, ne bıraktık arkada diyoruz. Muhasebe yapıyoruz.
Muhasebede kâr ve zarar hesabı varmış. Terazinin iki kefesi varmış. Kefeleri şöyle bir tartıya koyduğumuz zaman, galiba bizim arkamızdan üzülenler, sevenler biraz daha ağır basıyor.
İyi oldu da gitti diyenlerin sayısı çok çok daha az gibi geliyor. Dolayısıyla, arkamızdan hayır dua edecek daha fazla olacak.
Âhirette de insanların sevapları günahları kefelere konulacakmış. Ağır basan hesabı olduğuna göre, burada da ağır basan zannediyorum daha fazla olacak.
İnşâAllâh şu an Antalya’daki hesabımızı da iyi bir şekilde kapatmış oluruz. Allâh, daha sonraki hesapları da hepimize hayırlısı ile kapatmayı nasip etsin!
İnsanın arkasından hayır dua ettirebilmesi önemli.
Aslında bu, günlük yapılacak muhasebe! Günlük yapılacak bir hesap! Akşamleyin yatağa girdiğin zaman şöyle bir bakacaksın hesabına! Bugünü kapattık, ama nasıl kapattık?
Bugünün kaç saatini, bu dünyada bırakıp gideceğim şeyler için harcadım?
Günümün kaç saatini de, ebedî hayatta bana yarar sağlayacak işlere dönük olarak değerlendirdim?
Kelimeler hep bizi yanlış yere çekiyor. Ne kadar suçlu bu kelimeler! Bizde hiç suç yok!
O kelimelerin neye işaret ettiğini araştırmıyoruz. Kelimeler, isimler; hep içeriklerine perde oluyor. Yaşamımızda, kelimenin şeklinde, görüntüsünde kalıyoruz. Kelimelerin işaret olarak değerlendirilmesi gerektiğini fark etmiyoruz.
“Allâh” diyoruz, sonra da tanrı ile kıyaslamaya kalkıyoruz!!!
Hâlbuki kitapları okurken veya karşındaki ile konuşurken “Allâh” kelimesi yerine, “Allâh ismi ile işaret edilen” lafzını kullanırsan ve bu mânâyı düşünürsen sana çok başka kapılar açılacak.